Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

ateş gibi yanmak

  • 1 ateş

    костёр (м) ого́нь (м) пла́мя (с)
    * * *
    1) ого́нь

    ateş başı — у огня́

    ateşe dayanaklı — огнеупо́рный

    ateşten indirmek — снять с огня́ (напр. кастрюлю и т. п.)

    ateşe vurmak — поста́вить на ого́нь ( для варки)

    ateşi uyandırmak — разжига́ть угаса́ющий ого́нь

    ateş yakmak — разводи́ть ого́нь

    2) жар, [высо́кая] температу́ра

    ateşini almak — а) измеря́ть температу́ру; б) снижа́ть температу́ру

    ateşi çıktı / yükseldi — у него́ подняла́сь / повы́силась температу́ра

    ateşi düştü — у него́ температу́ра спа́ла

    ateş gibi yanmak — горе́ть, быть в жару́ / в лихора́дочном состоя́нии

    ateşi var — у него́ жар

    3) перен. вспы́льчивость, горя́чность

    ateşi başına vurdu — кровь бро́силась ему́ в го́лову, он пришёл в исступле́ние / си́льное возбужде́ние / в я́рость

    ateş kesilmek — а) вспыли́ть, вы́йти из себя́; б) горе́ть (на работе и т. п.)

    ateş püskürtmek / saçmak / yağdırmak — негодова́ть, неи́стовствовать

    ateşi sönmek / soğumak — успока́иваться, утихоми́риваться

    4) воен. ого́нь, стрельба́, пальба́

    ateş açmak — открыва́ть ого́нь

    ateş almamak — дава́ть осе́чку

    ateş altına almak — взять под обстре́л

    ateş desteği — огнева́я подде́ржка

    ateş etmek — вести́ ого́нь, стреля́ть

    ateş kesmek — прекраща́ть ого́нь / стрельбу

    ••

    ateş olmayan yerden duman çıkmazпосл. нет ды́ма без огня́

    ateş düştüğü yeri yakarпосл. беду́ ощуща́ет то́лько тот, на кого́ она́ сва́ливается

    ateşe vursa duman vermezпосл. у него́ среди́ зимы́ сне́га не вы́просишь

    - ateş ağzına atılmak
    - ateşe atmak
    - ateş bacağı sarmak
    - ateş saçağı sarmak
    - ateş basmak
    - ateş çıktı
    - ateş düşmek
    - ateş gibi
    - ateşten gömlek
    - ateşle oynamak
    - ateşe tutmak
    - ateş vermek
    - ateşe vermek
    - ateşine yanmak
    - iki ateş arasında

    Türkçe-rusça sözlük > ateş

  • 2 ateş

    "1. fire. 2. fever, temperature. 3. vivacity, exuberance. 4. zeal, ardor, fervor, vehemence. 5. gunfire; artillery fire. 6. mil. Fire! 7. danger; catastrophe. 8. a light (for a cigarette). - açmak /a/ to open fire (on). - almak 1. to catch fire, take fire. 2. to be alarmed. 3. (for a gun) to be fired. - almamak (for a gun) to misfire. - almaya mı geldin? colloq. Have you come to get fire? Why are you rushing off? -e atılmak/(kendini) -e atmak to throw oneself into the fire, risk one´s life blindly. -e atmak /ı/ to put (someone) in a dangerous position. - bacayı sardı. colloq. Things have gotten out of control. -le barut bir arada/ yerde olmaz/durmaz. proverb It is dangerous to leave a young couple alone together. - basmak /a/ to flush and feel hot from tedium, discomfort, or boredom. -i başına vurmak to explode with anger, blow one´s top. - çıkmak to have a fire break out. -i çıkmak to have one´s fever go up. -i düşmek to have one´s fever go down. - düştüğü yeri yakar. proverb A calamity only really affects its immediate victim. - düşürücü antipyretic. - etmek /a/ to fire (on), shoot (at). - gemisi hist. fire ship. - gibi 1. very hot. 2. very quick, active, agile, intelligent. - gibi yanmak to have a fever. -ten gömlek ordeal. -e göstermek /ı/ to heat (something) slightly by holding it to the fire. - hattı/boyu firing line. -ler içinde feverish, suffering from fever. - kesilmek 1. to get very angry. 2. to become industrious and active. 3. (for gunfire) to stop. - kesmek to cease fire. - kırmızısı fiery red. - olmayan yerden duman çıkmaz. proverb Where there is smoke there is fire. - olsa cirmi/cürmü kadar yer yakar. colloq. He cannot do much harm. -le oynamak to play with fire. - pahasına/pahası very expensive. - parçası 1. very active, industrious. 2. mischievous, naughty (child). - püskürmek/saçmak /a/ to spit fire (at), be very angry (with). - saçağı sardı. colloq. Things have gotten out of control. - tuğlası firebrick. -e tutmak /ı/ 1. to heat (something) slightly by holding it to the fire. 2. to subject to gunfire. -i uyandırmak to poke up a fire. - vermek /a/ to set on fire, burn. -e vermek /ı/ 1. to set fire to. 2. to panic, upset, frighten. 3. to lay waste, ravage, devastate (a country). -e vurmak /ı/ to put (food) on to cook. -e vursan duman vermez. colloq. He is remarkably stingy. - yağdırmak 1. to shoot repeatedly and continuously. 2. to rant and rave at everybody. - yakmak to light a fire. -ine/nârına yanmak /ın/ to be mistreated because of (someone else). -i yükselmek to have one´s fever go up."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ateş

  • 3 гореть

    yanmak; parlamak; kızışmak
    * * *
    несов.; сов. - сгоре́ть
    1) врз yanmak

    бума́га гори́т — kağıt yanar

    горе́л лес — orman yanıyordu

    пиро́г сгоре́л — разг. börek yandı

    пиро́г у тебя́ сгоре́л — разг. böreği yaktın

    у него́ на со́лнце сгоре́ло лицо́ — разг. güneşten yüzü yandı

    2) тк. несов. yanmak

    печь ещё не гори́т — fırın daha yanmadı

    3) тк. несов., в соч.

    от волне́ния у неё горе́ло лицо́ — heyecandan yüzü yanıyordu

    у неё лицо́ горе́ло огнём — yüzü alev alevdi

    у меня́ от пе́рца горе́ло во рту — biberden ağzım yanıyordu

    4) тк. несов. parlamak

    у него́ глаза́ горе́ли от ра́дости — sevincinden gözleri ışıl ışıldı

    глаза́ зве́ря горели огнём — (vahşi) hayvanın gözleri ateş gibi parlıyordu

    го́род горе́л огня́ми — şehir ışıklar içindeydi

    5) тк. несов.

    он гори́т жела́нием уе́хать — gitmeye can atıyor

    6) (преть - о сене и т. п.) kızışmak

    Русско-турецкий словарь > гореть

См. также в других словарях:

  • ateş gibi yanmak — ateşi yükselmek Alnı, yanakları ateş gibi yandığı hâlde vücudu tir tir titriyor, dişleri birbirine çarpıyordu. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ateş — is., Far. āteş 1) Yanıcı cisimlerin tutuşmasıyla beliren ısı ve ışık, od, nâr Uygarlık ateşten doğmuştur. 2) Tutuşmuş olan cisim 3) Isıtmak, pişirmek için kullanılan yer veya araç Yemeği ateşten indirdim. 4) Patlayıcı silahların atılması Top… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yalaz yalaz yanmak — yüksek ateş içinde bulunmak Kendisinin bizzat itiraf ettiği gibi yalaz yalaz yanıyordu. E. E. Talu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kor — is. 1) İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür veya odun parçası 2) mec. Büyük acı, üzüntü, sıkıntı, dert Kimseye göstermedikleri bir kor yanar içlerinde. Ç. Altan 3) sf., mec. Kırmızı renkli Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli. Y. K.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»